1 Kasım 2013 Cuma

Ziy'aavar Shen Kcan'ın 'sonsuzluk, kötülük, 'Büyük Yıkım', 'Restorasyon Dönemi', 'kurmaca-gerçeklik ilişkisi' ve daha bir çok şeye dair olan 'Senyör Yorumculuk Yeterlilik Tezi'nin 'özetinin özetinin....özeti'





'Sonsuzluk, kötülük, 'Büyük Yıkım', 'Restorasyon Dönemi', 'kurmaca - gerçeklik ilişkisi' ve daha bir çok şey hakkındaki 'Senyör Yorumculuk Yeterlilik Tezi'
(tezin 'özetinin özetinin....özeti'ni yapan: Ziy'aavar Shen Kcan; özete katkı veren: Kcan'Nesh Arva Ayiz').

Saygı ve adama:
1***Vehibe Şencan'ın, Halle'li Cantor'un,
Ulm’lu Albert’in, Buenos Aires'li Borges'in, 
Main'li King'in, Gilead’lı Roland Deschain’in
aziz hatıralarına...
                                             
2***'Roderick'in Evlâdı... 'Delah, Silâhşör' dedi. 'Burda
dünyalar ince, anro con fa; sey-sey desene fanno 
bilet cobair can. I Chevin devar dan do....
'Kaç dan devar?' King, Stephen; KK, cilt VII, sayfa 65

൩ *** 'അസിമ്ളി ഒകുര യാപ്ıല്മസ്ı ഇചപ് എടെൻ ജെസ്റ്ലെർ : പ്രാദ നെ യശ്ıലദ്ığıന്ı മേരക് എടിപ് അരşടിıരണ, വെ ഒന് ടെşഇഫ്രെ എടെൻ ഒകുരു, ബു ഗയ്രെടിന്ടെൻ ഡോളിı റെബ്രിക് എത്മെക് യെറ്റ്മെശ്. ഒന്ൻ, ഹെര്ഗ്üന് ൩ കേരെടെൻ ആഴ ഒല്മമക് കയ്ദ്ıയല, അയക്ലർıന്ı ıലıക സുയ്ല യıകായ്‌ıപ, ഓ സുയു ഐçമെക് ടെ ഗെരെകിർ ദിയെണ്‍ കടിം ബിര അന്ലറ്റ്ıദാൻ ബഹ്സേടെർ ക്രോനിക്ലെർ ', കടിം ബിര സöയ്ലെൻസ്.

Prolog:

'İyi, iyilik, iyicil, iyicillik' ve 'kötü, kötülük, kötücül, kötücüllük' ile, 'yok oluşa yazgılı olma, bitimli olma, sonlu olma, ölümlü olma' arasındaki ilişkileri, 'kurmaca - gerçeklik' ve 'yazılı metin / sözel söylem - fizik alem' dolayımları ve irtibatları üzerinden inceleyen, ve (müteakip başlıklar altında kendisine değinilecek olan) 11,069 sayfalık bir 'Senyör Yorumculuk Yeterlilik Tezi'nin özeti (neredeyse 1/1000 ölçeğine denk düşen bir kısaltma ve extrasyon faaliyetinin sonucu) olan ilerleyen satırlar; 'Aydınlık'ın, 'Karanlık' ve 'Kaos'a karşı verdiği mücadeleye ve kozmik varoluşun o lirik, destansı ve ilâhi düzenine katkı vermesi temennisiyle paylaşılmaktadır.

Bu metin boyunca okur, ihtiyaç halinde başvurulacak olan 'masal, mitoloji, pozitif bilimler, sosyal bilimler, büyü, matematik, mantık, felsefe, teoloji, plastik sanatlar, ezoterizm, edebiyat, folklor ve meta-söylemler' gibi çeşitli anlatı yerlemlerinin birbiriyle yarıştırılmadıklarını; bunlar arasında hiyerarşik bir ilişkiler silsilesi inşa edilmeye çalışılmadığını, aksine, bunların hepsine eşit mesafede durularak, tamamına saygı gösterildiğini gözlemleyecektir. 

Her biri, varoluşun bir başka veçhesini kuşatarak anlamlandırmaya çalışan bu entelektüel uzaylar arasında rütbesel ilişkiler kurarak, onları itibar yarışına sokma şeklindeki (antagonist ve protagonist) kadim anlayışın; 'Eski Zaman' ve 'Eski Dünya'nın gitgide 'incelerek ilerlemesi' ve en sonunda da yok oluşa bitişmesiyle birlikte, gücünü büyük ölçüde kaybettiği, bugün artık, bu meselelere mesai harcayan, herkesin malûmudur.


'Eski Dünya' ve 'Eski Zaman' henüz hükmünü icraya devam ederken (bütünüyle 'incelip' tamamen 'ilerlememişken'), 'medeniyet denen 'efsunlu fenomena'yı sürekli geliştirerek ileriye taşıdığı' illüzyonunun esiri olan insanlık, o sırada geçerli olan Milâdi Takvim'e göre, 20. asrın son 20 yılı ile, 21. asrın tamamı ve 22. asrın ilk üç çeyreğinde çok popüler olan bir 'Anlatıcı'nın ufuk açan ibret dolu bir destanıyla (bazısı buna tarihi, dini, ilmi ve fantazmagorik etüt demeyi tercih eder) sarsılmıştı. En önemli 'İç Dünya - Orta Dünya - Uç Dünya' sagalarından birisi (bu satırların yazarının da dahil olduğu birçoklarına göreyse birincisi) kabul edilen Stephanous Magnificento Maximus Rex (SMMR)'in 'Nigrum Turris Documentalium' (NTD)'uydu bu.

Bahse konu eser, hem yukarıda zikredilen çeşitli 'entellektüel uzaylar' arasındaki ölümcül muharebelerin bütün şiddetiyle devam etiği bir tarihsel süreçte, 'intergalaktik - holistik - humanitarien' bir kavrayışın kıvılcımını çakan ilk ciddi fikri meydan okuma olması bakımından ve hem de, bu metnin oluşturulduğu aktüel uğrakta, ona aşılanmış / gömülmüş / nakşedilmiş sıra dışı ilham embriyonları yüzünden, 'mezkûr müellif'in 'bir çeşit kutsiyet' atfedilen bir 'hikâyeleme (ve / veya), araştırma - inceleme - belgeleme gayreti' olarak durmaktadır varoluş alanında.

Satırlarımın ithaf kısmında ve yukarıda, entelektüel ve manevi borcumun bir kısmını eda etmeye çalıştığım iş bu NTD'a ve, yazarı SMMR'e en içten duygularımla ve fevkalâde şeddeli bir tonla, 'teşekkürler derim' diyorum.

Ve Ziy'aavar Shen Kcan'ın 11,069 sayfalık tezinden yaptığım okunmakta olan özetin özeti kıvamındaki etüdümü baştan sona okuyan okura da samimiyetle 'teşekkürler derim' demeyi bir borç telâkki ediyorum.

Yanı sıra; özellikle de, fevkalâde kapsamlı, enteresan ve otantik bir çalışmanın, artık bundan daha fazla kısaltılması (hatta, fazladan bir kelimesinden bile tasarruf edilmesi) neredeyse olanaksız olan 'özetinin özetinin....özeti' olduğunu bildiğinden, uzun bulmasına karşın, bu metne, salt onun hacmi üzerinden, insafsız ve mesnetsiz tavırlar geliştirmeyen okura da ilâveten ve extradan 'teşekkürler derim' der diye düşünüyorum Ziy'aavar Shen Kcan da.

İster tamamını okumuş, ister kısmen incelemiş, isterse de sadece göz gezdirmiş olsun, her düzeydeki ilgi sahibinin, bu metne ve onun müellifine 'teşekkürler derim' demesinden müstakil olarak; bu satırların yazarı, 'ilgi sahibi kişiler kümesi'nin bütün fertlerine 'teşekkürler derim' demekten bahtiyarlık duyar.

Ve hem şu satırların hakir ötesi müellifi (Kcan'Nesh Arva Ayiz) ve hem de onun o ulu mürşidi ve müellifi olan Ziy'aavar Shen Kcan, şayet, yazmalarının arkasında çalışan mekaniklere (isteyen dinamikler diye de okuyabilir), bu metni yazdıran 'ENTİTE'ye, yâni; sonsuz sayıda ki evrenlerin müellifi olan 'Kadim Anlatıcılar'a; bitimsiz ve emsalsiz araştırma ve okuma mesaileri sayesinde, mezkûr telifin geliştirilmesine katkı veren 'Yorumcular'a; bu iki meslek erbabının her müktesebatında majör & primer rolü olan 'La Grandore Anciento MetaNarratora'ya ve nihayet, esasen bütün bu 'anlatı yerlemleri'nin asıl sahibi olan 'O'na, 'el Unsayable Primatora'ya 'teşekkürler derim' demezse...

...göz bebekleri önüne aksın;
hokkaya batırdığı diviti ilelebet kurusun; 
parşömenleri her daim un ufak olsun, toz olsun ve rüzgârlarla savrulsun. 

İşte olsun, böyle olsun, böyle olsun, böyle işte.

Ve teşekkürler derim 'el Unsayable Primatora' ve 'teşekkürler derim size ve bütün hepinize!

meraklısı için ilâve malûmat:
*** 'Müellif', 'Ziy'aavar Shen Kcan', 'Kcan'Nesh Arva Ayiz', 'yazar', 'ben', 'biz', 'yazıcı', 'bu satırların yazarı',...: Metin boyunca, kendimden ve mürşidimdem / müellifimden bu bahsin başlığında da işaret ettiğim gibi, çeşitli şekillerde bahsedeceğim. Söz konusu anlamdaş kavramların kullanımına yol açan tercihlerimin arkasında; aşağıda, 'Anlamdaş kavramların birlikte kullanımı' bahsinde de değinileceği üzere, bazen, tamamen üslûba dair olan basit / formel / maddi / gramatik / aktüel saikler ve kaygılar mevzilenmiştir. Bazense, esrarengiz saikler, derûnî sezgiler, ve arketipik güdüler gibi bambaşka dinamikler yer alır söz konusu tercihlerin ardalan ve arka plânlarında. Bunların rasyonel izahı ve mantıki açımlaması (ontik zorunlulukların ebeliğini yaptığı entelektüel / epistemolojik kısıtlar yüzünden) halen imkân dışıdır.

*** 'NTD'a ve yazarı 'SMMR'Arasında, kendisine dair ayrıntılı bilginin ilerde paylaşılacağı 'Mufassal Ansiklopedik Kadim Anlatıcılar İlmi Malûmatnamesi'nin de olduğu çok sayıda kaynak, Stephanous Magnificento Maximus Rex'ten Stephen King, 'Nigrum Turris Documentalium'dan ise onun başyapıtı kabul edilen sagası 'Kara Kule (KK)' olarak da bahsetmektedir. Bu etüt boyunca, her iki ifade tarzına da başvurulacaktır.

*** 'Hülâsa', 'Hülâsa Etmek' ve 'Hülâsa Ediciler': Bu metnin bir 'aşırı özet' oluşu, ister istemez, 'özet' ve 'özetlemek' kavramlarını tartışma ufkumuza dahil etmektedir. Sadık bir okuru olduğum 'Mufassal Ansiklopedik Kadim Anlatıcılar İlmi Malûmatnamesi'nin (tamamlanarak, dijital ortamlardaki ve kitaplıklardaki yerini alan)13,019., yânî, sonuncu cildiyle, (halen basım aşamasında olan ve bu satırların yazarının da bir ferdi olmaktan memnuniyet ve şeref duyduğu 'Yazım ve Redaksiyon Heyeti'nce son düzeltileri yapılan) 13,020. cildinde yer alan 'Hülâsa, Hülâsa Etmek ve Hülâsa Ediciler' maddesi incelendiğinde; onun 'Özet, metnin ve mesajın cellâdıdır' kadim aforizmasına yapılan 69 sayfalık bir şerhle başladığı ve 371 sayfayı bulan toplam hacmi içerisinde de, 'özet' idesi ve ona akraba diğer mevhumlar etrafında gelişip serpilen problematiği bütün cepheleriyle tartışmaya gayret ettiği görülecektir.


11,069 sayfalık 'Senyör Yorumculuk Yeterlilik Tezi'nin 511 sayfalık geniş bir özetini yapıp, bunu 'Mufassal Ansiklopedik Kadim Anlatıcılar İlmi Malûmatnamesi'nin 1648. baskısında, ''Sonluluk - Kötücüllük, 'Metin - Fizik Alem' ve 'Tasarım / dizayn - Kozmos' etkileşimleri'' maddesi haline getiren Ziy'aavar Schen Kcan; adeta, özetlemek faaliyetinde ne derece de maharetli olduğunu kanıtlamak istercesine, bu sefer de, bahse konu ansiklopedi maddesini (okunulan satırların hakir yazıcısı 
Kcan'Nesh Arva Ayiz'in de katkılarıyla) özetleyerek, onu, şu anda satırları arasında gezinilmekte olan 'hülâsanın hülâsası' kıvamındaki verili metne indirgemek cihetine gitmiştir.

Özetlemek konusunda bu denli zahmetli (ve de iddialı) pratiklerin eyleyicisi olan bu etüdün müellifinin, 'Özet metnin ve mesajın cellâdıdır' kadim aforizmasının ima, nispet ve iddia ettiği anlam katlarının ne demeye geldiğini en iyi bilenlerden olduğu aşikârdır. O, zikredilen aforizmanın amir hükmünü nasıl da acımasızca icra ve infaz ettiğini bütün yakıcılığıyla bilmesine karşın; bu platformda, okurunun karşısına, bu metinden daha uzun bir metinle çıkması halinde, bunun (metnin okunurluğu adına) çok da pozitif sonuçlara neden olmayacağını teslim edecek basirete de sahiptir. Bu satırların yazarının da 'özetlemek' işine yardımcı olmaya girişmesi, işte böylesi mecburiyetlerin sonucudur.


Özetin; anlamı aşındıran, elde edilmek istenen tesiri törpüleyen, aktarılmak istenen mesajı iğdiş eden ve murat edilen sonuca adeta kasteden işlev ve tabiatına karşın; Ziy'aavar Schen Kcan'ın ve benimyukarıda paylaşılan keyfiyetler yüzünden, 'Özet metnin ve mesajın cellâdıdıriddiasının yanı sıra, 'Özet okumanın müşevvik'i ve kamçısıdır' argümanını da çıkarması anlaşılır, işlevsel, pragmatist ve akli bir yaklaşımdır.


*** Anlamdaş kavramların birlikte kullanımı: Yazarın kendisi için kullandığı anlamdaş kavramları mercek altına alan yukarıdaki 'Müellif', 'yazar', 'ben', 'biz', 'yazıcı', 'bu satırların yazarı' başlıklı dipnotta, aslında bu konuya bir giriş yapılmıştı. Burada, bu girizgâhın araladığı kapının biraz daha açılmasına gayret edilecektir. 'Özet' & 'hülâsa' ile 'mezkûr ' &'bahse konu' gibi anlamdaş, akraba, ('Eski Zaman'ın Milâdi 21. asrında çok popüler olan bir ergen deyişiyle) 'kanki' kavramların birlikte kullanımı, bu metnin dokusunun 'anlamaltı parçacıklar dünyası'nın karakteristik vasıflarındandır. Aynı anlam uzayına referans verdikleri izlenimine neden olan akraba terimler; ilk algılanmalarında, birbirlerini besleyip desteklerken, son tahlilde ise, okurun, farklı anlam katlarına nüfuz etmesine olanak tanır. 


Bu durum, mezkûr terimlerin; onların, komponenti oldukları (okunulmakta olan anlatı benzeri) bir yazınsal gövdeyi, 'Fraktaller Evreni'ne özgü (sonluluk içine gizlenmiş sonsuzlukları yöneten ve açıklayan) yasaların hükmünü icra edebildiği, çok katlı okumalara elverişli, bir mimariye kavuşturmaları sayesinde gerçekleşir. 

Bir metni bitirdiğinizde, birden çok (kimi zaman binlerce) metne muhatap olunduğu hissiyatına yol açan karakteristik bir 'zihni ekosfer'le, özgün bir 'fikri iklim'in taşıyıcısı olan anlamdaş kavramların, böylesi bir çalışmanın 'sine qua non'u olması son derece de tabiidir.


1 - 'Kadim Anlatıcılar', 'Yorumcular' ve devasa külliyatları


Olan biten her şey, ama her şey, bir hikâyeden ibarettir 'Bazıları'na göre.


'Bazıları' deyip de, ardından, küçük de olsa, bir parantez açarak, onlara dair iki çift lâf etmeyen anlatıcıya iyi gözle bakılmadığını bilmez değilim. Doğrusu, sözlerimin daha ilk satırlarında, okurun şüpheyle yüklü bakışlarına muhatap olmayı hiç istemediğimden, hemen açıyorum işte o minicik izahat parantezini.


'Bazıları'; 'Kadim Anlatıcılar' denilen o efsanevi ve esrarengiz cemaatin bir şubesidir. 'Kadim Anlatıcılar' ise; bilinmeyen diyarlardan kopup gelen ve meçhul istikametlere doğru belli belirsiz, ve ama (devasa granit dağlarını, her bin yılda bir milimetre aşındırarak nihayet yok edecek olan) sebatkâr bir ısrarla esen rüzgârların fısıldadıklarından; yüzünü kâh dolunaya ve kâh ekinoks vakti güneşlerinin yükseldiği o uzak ufuklara doğru dikmiş olan kör 'Biliciler'in mütemadiyen arkalarından sürükledikleri kehanetlerinden; sadece 'bilinen dünyalar'ın ve 'bilinen zamanlar'ın değil, aynı zamanda, şimdiye değin uydurulmuş olan, uydurulmakta olan ve uydurulacak olan bütün o anlatılardaki 'muhtemel ve muhayyel' 
evrenlerin, alternatif dünyaların ve paralel zamanların oluşturduğu o bitimsiz koleksiyonun satır aralarından da sızan 'paralel gerçeklikler'in müşterek ve aykırı noktalarından dokudukları bir 'yap-boz'un içinden konuşurlar ve okunmakta olan bu satırların da parçası olduğu 'sonsuz bir anlatılar seti'ni üretirler ve çoğaltırlar. Ardından da bunu, varoluşun hem tarih ekseninde (şakuli istikamette ve kuşaktan kuşağa) ve hem de coğrafya ekseninde (ufkî istikamette ve kulaktan kulağa) aktararak paylaşırlar, biriktirirler ve arşivlerler.

Varoluşun belleği işte böyle oluşur.


Her bir hikâyenin; parçası olduğu 'entelektüel varoluş alemi'ne tekabül eden sonsuz anlatılar setinin diğer hikâyeleriyle, ya da, maddi gerçekliğin (bazı 'Anlatıcılar' ve 'Yorumcular', aslında ikisinin hiç de farklı olmadığında ısrarcıdır) çeşitli tezahürleriyle kurduğu girift ve çok katlı irtibat ve ilişkiler, (sayıları sonsuzdan fazla / büyük olan sonsuz) 'Kadim  Anlatıcılar'la; varlık nedeni, 'Büyük Yıkım'dan beri, onların anlatıklarını şerh, dekode, deşifre etmek, ardından da, bu yorumları kataloglayarak arşivlemek olan, (bu metnin sahibinin de bir parçası olduğu sonsuzdan fazla sayıdaki) 'Yorumcular'ın oluşturdukları sonsuzdan büyük o devasa topluluğun ilgilendiği en belirgin izleklerinden birisidir. 'Yorumcular'ın eleştiri, anlamlandırma ve yorumlamalarından oluşan sonsuz hacimdeki arşivleri, 'Kadim Anlatıcılar'ın, ('varoluşun belleği'ni oluşturan) arşivlerinin yedeklemesidir, sağlamasıdır.


meraklısı için ilâve malûmat: 

*** 'Kurmaca - Gerçek' ve 'Fikir - Fizik Alem' Etkileşimleri: 'Büyük Yıkım'dan (Güneş Sistemi'ni kozmik bir felâketle altüst eden o görkemli katastroftan) sonra yaşanan ve 'Yeni Zaman' ve 'Yeni Hayat''ın, 'Restorasyon Dönemi' denen o meşakkatli ve fakat, bir o kadar da muhteşem 'Sıfır Yılı'nda kullanılmaya başlayan 'Yeni Kozmik Ahit Takvimi'nin, 1. sektör'ünün 1919'.uncu yılında ilk edisyonu tamamlanan 'Mufassal Ansiklopedik Kadim Anlatıcılar İlmi Malûmatnamesi'nin, okunmakta / paylaşılmakta olan bu anlatının kayda geçirildiği 'Yeni Kozmik Ahit Takvimi3. sektör, yıl 5099'da devam etmekte olan 'Genişletilmiş, zenginleştirilmiş ve kuvvetlendirilmiş' 1,666'ncı baskısının 3,064.üncü cildinin 2,009.uncu sayfasında başlayıp, devam eden 777 sayfasını işgal eden 'Anlatı' başlıklı maddesi, 'Hayali - kurmaca - anlatı' ile 'hakikat - realite - fizik dünya' arasında, daima aşılması imkânsız bir Çin Seddi mi bulunur?', 'Gerçeklik ve kurmaca'nın varlık uzayları birbirine kör ve sağır mıdır; yoksa, bunlar birbirleriyle 'konuşur mu?', ' Değilse, buna dair olan anlatılarda, bu vb. soruları akla getiren kuvvetli vurgulara neden ihtiyaç hissedilir?' gibi izaha muhtaç hususları tafsilatlı olarak açıklamıştır. 

Konunun meraklısı olan okur - izleyici, hem bu 778 sayfalık etütte ve hem de bunun son 93 sayfasında yer alan 7,819 seçilmiş kaynakta, bu sorularla, onların sorgulama alanına davet ettiği ilgili ve irtibatlı diğer sorulara dair olan doyurucu cevapları bulacaktır. 


*** 'Mufassal Ansiklopedik Kadim Anlatıcılar İlmi Malûmatnamesi': Her şeyden önce, bu eserin, 'Kadim Anlatıcılar' ve 'Yorumcular'ın bazılarınca 'Ansiklopedi', bazılarınca 

'Marifetli Malûmatname', diğer bazılarınca ise 'Varoluşun Entelektüel Soykütüğü' şeklinde adlandırıldığını paylaşmak gerekir. 'Yorumcular'ın, bu metnin müellifinin de arasında olduğu, küçük bir fraksiyonu ise, herhangi bir mesleki, itikadi, ya da ideolojik taassuba düşmeksizin, bu nitelemelerin tamamını, yeri geldiğinde (ve de yukarıdaki 'Anlamdaş kavramların birlikte kullanımı' başlıklı dipnotta değinilen anlayışlar dairesinde) kullanmaya azami özen gösterir. 

Bahse konu eserin, halen yayını devam eden 1666.ncı baskısının 13,019. (son) cildi 'Hadise' maddesiyle başlayıp, 'Hülâsa' maddesinin ortalarında bitmektedir. Mezkûr takımın, 'Hülâsa' maddesinin devamıyla başlayan 13,020.nci cildi ise halen basılma aşamasındadır. Bu satırların yazarı, diğer bütün 'Yorumcular' gibi, (sadık bir okuru, ve, yukarıda da paylaştığı üzere, yazar ve redaktör-editörlerinden birisi olduğu söz konusu eserin) hem nâ-tamam olan 1666. baskısını; ve, hem de, onun, 64,739 ciltlik ve 320,091,467 sayfalık, tamamlanmış bir önceki edisyonunu, yânî, 1,665.inci baskısını, mesleki saikler yüzünden, sürekli olarak elinin altında bulundurmaya mecburdur. 


*** 'Büyük Yıkım', ve 'Restorasyon Dönemi': Sık sık referans verilen bazı 'efsane antolojileri'yle, muteber kimi 'masal kronikleri', 'Büyük Yıkım'ı, 'Samanyolu Galaksisi'ni altüst eden görkemli bir katastrof ve kozmik bir felâket' şeklinde tanımlar. Bunlara göre, mezkûr galaksisinin merkezinden kopup gelen bir 'Gama Işını Kasırgası'Milâdi 6919'da, galaksisi'nin, Güneş Sisteminin de arasında olduğu, %80'indeki yaşama formlarına, bütünüyle son vermişti. Öyle ki, okyanusların 11,600 metre dibinde yaşayan egzotik planktonlardan, krater ağızlarını mesken tutmuş sülfürik asitle beslenen (olumsuz koşullara çok dayanıklı olan en extrem yaşam formu sayılan) bakterilere değin, yaşama dair ne varsa almıştı nasibini bu yok oluştan. Milâdi 21.nci asrın ortalarından itibaren başlayan, ('insanlığın soykütüğü'nün, devam etmesini kendisine borçlu olduğu) uzayın kolonizasyonu projesinin, başta Güneş Sistemi olmak üzere, onun etrafındaki yüz milyonlarca yıldız sistemindeki bütün beşeri başarı hikâyeleri de, dünyayla aynı akıbete uğramaktan kurtulamamıştı. 


Milâdi 24. asrın sonlarına doğru; Güneş Sistemi dışına çıkarak, yaklaşık 1. milyar civarındaki yıldız sistemindeki on milyarlarca lokasyonu, insan ırkının yaşayabileceği ortamlara dönüştüren akıncı atalarımız; işte bu yaygın ekosferleri sayesinde, Milâdi 6919'daki 
Kıyamet'e yol açan o kasırganın erişemediği çok sayıdaki planet ve uydunun varoluşun soykütüğüne eklenmesine ve Samanyolu Galaksisi'nin dışına değin taşan 'Vatanım, Evim, Yuvam, Kalem' dediğimiz koloniler oluşmasını sağlamıştır. 

Bahse konu 'efsane antolojileri'yle 'masal kronikleri', 'Restorasyon Dönemi'ni, öncelikle onun zamana dair olan kavramları üzerinden, şöyle tanımlarlar: 'İnsanlık, Milâdi 6919 yılından sonrasına referans veren 'Yeni Zaman' ve 'Yeni Hayat'ını inşa ederken, bunları 'nicelleştiren' (kronolojize eden) yeni bir de takvim kullanmaya başlamıştı: Kozmik Ahit Takvimi. Her bir 'sektör'ü, Milâdi Takvim'in 6,888 yılına denk gelen (kendi içindeyse 5,555 yeni takvim yılına mütekabil olan) yaklaşık 3 sektör geçti 'Büyük Yıkım'dan bu yana (yaklaşık denilmesinin nedeni, henüz 5,099.uncu yılında olunan '3. sektör'ün tamamlanmasına 456 Kozmik Ahit Takvim Yılının kalmasıdır)



İnsanlığın, 'Milâdi 1955 - 6919' döneminde kullandığı, ve; 3,000,000, yılda 1 saniye hata yapma olasılığı sadece % 22.5 olan Sezyum-133 elementi temelli 'Atom Saati, 'Yeni Zaman' ve 'Yeni Hayat'ın da temel zaman ölçeridir. Sezyum-133 elementinin atomlarının yaptığı 9,192,631,770 rezonansın (titreşimin) gerçekleşme süresini '1 saniye' kabul ederek oluşturulmuş bir zaman ölçme skalasıdır 'Atom Saati'nin çalışma esası. Sadece saniye değil, 'Yeni Zaman'da kullanılan zaman ölçü birimlerinden dakika ve saat de Eski Zaman'daki mütekabilleriyle eşdeğerdir. 


Zamanın; ay, dünya ya da güneşin periyodik çevrimlerine göre değil de, atomik esaslara göre örgütlenmesi ve ölçümlenmesi, insanlığın yerelden (dünya ölçeğinden) kozmik boyutlara sıçradığının bir göstergesiydi. Saat ölçümündeki bu mutabakat, takvime konu olan zamanlar söz konusu olduğunda, bozulmaktadır. Kozmik Ahit Takvimi, 'Eski Zaman' ve Eski Dünya'daki kimi kadim medeniyetlerin kullandıkları her biri 30 gün olan 12 aydan ve 360 günden oluşmaktadır. Ancak, 'Yeni Zaman' 1 günü, 'Eski Zaman' günü gibi 24 saat değil, 30 saattir. Bu yüzden de, 1 Kozmik Ahit Takvimi Yılı, Milâdi Takvim Yılından % 24 daha uzundur.


'Restorasyon Dönemi'nde' der efsane antolojileri'yle, o muteber kimi 'masal kronikleri' ve devam ederler: '...insanlık yeni bir faza, 'post-human' aşamasına geçti. Bilinen bütün hastalıkların tedavisi bulunduğundan, ortalama insan ömrü 2 Sektör'ü (Milâdi Takvime göre 15,000 yılı) aştı. Doğal doğum terk edildi, yeni nesiller, genetik mühendisliği marifetiyle ve çoğunlukla da klonlanarak üretilmeye başlandı. Kuantum teknolojisi, moleküler biyoloji ve bilişim alanlarının ortaklaşa projesi (ve tekno-fetişistlerin de düşü) nihayet gerçekleşti ve insanın öğrenmek için gayret sarfetmesine gerek kalmadı: 'Öğrenilmek' istenen her bilgi, 1-2 saniyede belleklere 'download' edilir hale gelmişti. Okullar, kurslar, öğretmenler, eğitmenler, kitaplar, defterler, eğitim amaçlı dijital içerikler, hologramlar gibi konvansiyonel metotlar, araçlar, yollar...hepsi, hepsi ıskartaya çıkarıldı. Sadece 'Kozmospiritüel' eğitim süreçleri kaldı.


İnsanlık, aşağı yukarı 1.5 sektördür 'Galaktik Konsey', ya da 'İnter-Galaktik Ak Kıllılar Heyeti' denen, biyo-kuantum bilgisayarlarıyla entegre olmuş elit bir komite tarafından yönetilmekte. Bahse konu konseyin, insanlığın 'sonsuzdan büyük sonsuz' sayıdaki kısmının idaresini bir 'Biyo-Galaktik Bilgisayar'a devretmesinin üzerinden 1/4 sektör geçti. Bu demektir ki, 'Eski Zaman'ın Milâdi Takvimine göre 1,722, 'Yeni Zaman'ın takvimine göreyse 1,389 yıldır, 'Galaktik Konsey', insanlığın, özel yeteneklere sahip olduğu için seçilen 'sonsuz küçük' bir kısmını Kozmospiritüel açıdan eğitmekten başka bir işle uğraşmamakta (İnsanlığın inter-galaktik ortama yayılan toplamı öylesine akıl almaz boyutlardadır ki, bu, 'sonsuzdan büyük sonsuzdan büyük sonsuz bir küme'ye karşılık gelir. Bunun 'sonsuz küçük bir kısmı'nın da, 'sonsuzdan büyük bir küme'ye karşılık gelmesi kaçınılmazdır. Bunlara dair daha ayrıntılı bir tartışmaya, bu metnin 6. kısmında 'Halle'li Cantor'un, varoluşun 'sonsuzdan daha büyük olan sonsuz kümeler'iyle yaptığı ebedi raks' başlığı altında yer verilmiştir). Konsey'in 'Eğitim Alt Komisyonu vasıtasıyla seçtiği özel yetenekli çocuklar, evrenin azami manada kolonizasyonu için gereken yukarıda zikredilen Kozmospiritüel eğitimlere tabi tutulmaktalar. Eğitimini tamamlayanlar, 'Kâbiliyetli Kozmik Kaplanlar Kulübü (KKKK)' saflarına katılarak, insanlığın tohumlarını ekmek için, kozmosun el değmemiş galaksilerine doğru yola çıkarlar. Bu sayede insanlık, çok değil, 'Büyük Yıkım'dan sonraki '3 Sektör' içerisinde, kozmosun bilinen topoğrafyasının % 13.6'sına yayılmayı başardı.


Öte yandan, her şey de, ne yazık ki, bu derece de yolunda gitmiyor; insanlık, varoluşunun her safhasında bir başarı öyküsü yazamıyor. İleri teknoloji ve bilimin, insanlığın bütün ihtiyaçlarının çok kolay ve sıfıra yakın maliyetle karşılanmasını sağlaması, ve, işçi robotlar dışında kimsenin çalışmak zorunda olmaması, insanlığın ruh vebası 've 'Yeni Dünya' - 'Yeni Zaman'daki en büyük kâbusu olmuş durumda: İnsanlığın, hayatını hobilerle anlamlandırmak, zenginleştirmek ve doldurmak noktasında yaşadığı tekrarlar, tıkanmalar, sıkıntılar, bunalımlar ve krizler bu kâbusun tezahürleridir. Bunlar, insanlarda çok köklü bıkkınlık, kanıksama ve depresyon halleri oluşturuyor; akabinde de, hayatlarının bir evresinde, can sıkıntısından ötenazi'ye başvurmalarına yol açıyor. İnsanlığın ezici çoğunluğunun durumu bu derece trajedik ve acınası bir hal almışken, bu tükenişin, bu beşeri çöküşün 'İnter-Galaktik Ak Kıllılar Heyeti' tarafından seçilen özel yetenekli çocuklar dışında kalan bir başka küçük azınlığı daha etkileyemediğine işaret etmek gerekir. Bunlar, 'Kadim Anlatıcılar'la 'Yorumcular'dır. 



Sayıları, 'sonsuzdan büyük sonsuzdan büyük sonsuz' kümesine karşılık gelen toplam insanlık camiasının 'sonsuz küçük' bir parçasını teşkil eden 'Kadim Anlatıcılar'la 'Yorumcular'ın sayısının, yukarıda işaret edilen hususlar yüzünden, 'sonsuzdan büyük sonsuz' mertebesindeki bir kümeye karşılık geldiği aşikârdır. İşte onlar, 'Eski Zaman' ve 'Eski Dünya'dan kalma usullerle yaşıyor; durmamacasına okuyor, yazıyor ve tartışıyorlar. Üstelik de bunu, kesintisiz bir şekilde 3 sektördür sürdürüyorlar'.

'Kadim Anlatıcılar, 'Yorumcular', 'İnter-Galaktik Ak Kıllılar Heyeti', bu heyetin sayıları sayılamayacak denli çok olan özel ihtisas 'Alt Komisyon'larının üyeleri, bunlara bağlı olarak çalışan 'Galaktik Vazifeliler', ve, özel yetenekleri yüzünden seçilip eğitilen ve kozmosu fethetmeye gönderilen 'Kâbiliyetli Kozmik Kaplanlar Kulübü' üyeleri tarafından en çok rağbet gören 'efsane antolojileri'yle, sayılan kesimlerin sık sık başvurmaksızın mesai yapamadığı 'masal kronikleri'nin 'Restorasyon Dönemi'ne dair söylediklerinin özetinin özeti böyledir.


Öte yandan, yukarıdaki anlatıya 'bunların tamamı, gerçekçilik ve nesnellik sosuyla süslenerek servis edilen bilimselci zırvalıklar; bilim insanı taassubu ürünü olan mesnetsiz saçmalıklardır!' diyerek kökten itiraz eden bir başka muteber külliyat' daha vardır: 'Galaktik - Pozitronik - Siantifik Meseller Koleksiyonu'. 


Hiç kuşku yok ki, 'Kadim Anlatıcılar, 'Yorumcular', 'İnter-Galaktik Ak Kıllılar Heyeti', bu heyetin sayıları sayılamayacak denli çok olan özel ihtisas 'Alt Komisyon'larının üyeleri, bunlara bağlı olarak çalışan 'Galaktik Vazifeliler' ve özel yetenekleri yüzünden seçilip eğitilen ve kozmosu fethetmeye gönderilen 'Kâbiliyetli Kozmik Kaplanlar Kulübü'nün üyelerinin hiç de azımsanamayacak bir kesimi de 'Galaktik - Pozitronik - Siantifik Meseller Koleksiyonu'nun varoluşa dair anlatılarına itibar etmektedir. 


Bu koleksiyona göre, gerek 'Eski Zaman'da, ve gerekse de 'Yeni Zaman'da olup bitenler 'efsane antolojileri'yle 'masal kronikleri'nin iddialarından tamamen farklı istikametlerde gelişmiştir. 'Galaktik - Pozitronik - Siantifik Meseller Koleksiyonu'nun sadece bir konuya; 'Eski Zaman' ve 'Eski Dünya' ile, 'Yeni Zaman' ve 'Yeni Dünya'yı birbirlerinden ayıran o kozmik felâkete, o 'Büyük Yıkım'a dair olan anlatısını özetleyerek; onun bazı çok beğenilen 'efsane antolojileri'yle, kimi muteber 'masal kronikleri'nin yaklaşımından olan farkına dikkatleri çekmek istiyorum. Söz konusu koleksiyon, bu 'Apocalyptic Katastrof' hakkında onlarca değişik senaryo içermesine karşın, burada, onların sadece en popüler ve güvenilir olan ikisine yer verilecektir. 


Daha çok itibar edilen ilk senaryo bakın nasıl da yerden yere vurmakta rakip anlatıyı dillendirenleri ve onu kaale alanları:


'Çok beğenildiği iddia edilen 'Efsane antolojileri'yle, itibarlarının kaynağını bilemediğimiz kimi 'muteber' 'masal kronikleri'nin 'Büyük Yıkım'a ve 'Restorasyon Dönemi'ne dair savurduğu palavralar gerçekten de yürek burkan, iç acıtan ve ruh ezen cinsten şeylerdir. Bunlar o kadar kalitesizler ve o denli mesnetsizler ki; onları anlatanlara da, onlara prim verip inananlara da, yüreğimizin en samimi duygularıyla acımaktan, ve, 'sizlere akıl fikir sağlığı dileriz!' demekten alıkoyamıyoruz kendimizi' diyerek, rakip anlatıya cepheden ve pek acımasızca saldıran 'Galaktik - Pozitronik - Siantifik Meseller Koleksiyonu' dillendiricileri, oldukça şeddeli ve insafsız olan diskurlarını bakın nasıl sürdürmekteler:


'Doğrusu bu ya, şimdiye değin kötü bilim kurgu denildiğinde, akla, hayatı boyunca 

(yazarlık alanında) yeteneksizliğin şahikalarını kimseye bırakmamış olan Tom Hubard Curuys jr. denen o 5. sınıf yazıcı müsveddesi gelirdi. Ne yazık ki yanılmışız; meğerse, 'kötünün kötüsü' olduğu gibi, 'kötünün kötüsünün daha da kötüsü' de olabiliyormuş maalesef! Kimi 'Efsane antolojileri'yle 'masal kronikleri'nin, muhatap olmak talihsizliğine erdiğimiz o, sadece saçma sapan bir içeriğe değil, aynı zamanda da saçma sapan bir anlatım tarzına ve üslûba da sahip olan yukarıdaki hikâyeleri, Tom Hubard Curuys jr'ın bilim kurgu masallarından en az 2 gömlek daha kalitesizdir ne yazık ki! 

Bahse konu 7. sınıf bilim kurgu paçavra ve palavralarına maruz kalarak kirlenen belleklerinizi ve benliklerinizi; size, 'Galaktik - Pozitronik - Siantifik Meseller Koleksiyonu'nun 'Büyük Yıkım' hakkındaki bilimsel tezlerini anlatarak, saf ve duru bir suyla yıkayacak; bu suretle de, ruhunuzun ve kimliğinizin zehirlenmesini engel olmuş olacağız. İşte 'Büyük Yıkım' hadisesinin esasıyla ve hakikatıyla uyumlu olan, ve, bilimsel çevrelerde 'Büyük Yıkım Anlatısının, Dünyanın Öküzlü - Kaplumbağalı Uzaysal Konumlanması Versiyonu' adıyla benimsenen teorimiz: 


Milyarlarca yıldır güçlü kuvvetli bir öküzün boynuzları üzerinde huzur içinde dinlenen dünya, nereden geldiği meçhul olan bir sinek yüzünden kelimenin tam manasıyla perişan oldu. Öküzün önce kulağına girip, onun başını sertçe sallamasına neden olan sinek, ardından da, kalçasından ısırınca, hayvan öfkeli çifteler savurmaya başladı. İşte, öküzün aldığı bu aksiyon, dünyanın ve üzerindeki yaşamın yok oluşuna giden sürecin de tetikleyicisiydi. Öküzün savurduğu çifteler, onun üzerinde durduğu oldukça iri kıyım bir kaplumbağanın da dengesini yitirmesine yol açtı. Öküzün altındaki kaplumbağanın dengesini kaybetmesi, kaplumbağanın altındaki kaplumbağanın da sendelemesine neden oldu. 


Derken, öküzün altında birbirini taşıyarak sıralanmış olan 'sonsuzdan daha büyük bir sonsuz sayıda' olan kaplumbağaların tamamı, dengelerini kaybederek uzaya savrulmaya başladılar (Bu apokaliptik meselin, 'kozmik öküz'ün, sonsuz sayıda kozmik kaplumbağalardan oluşan bitimsiz-nihayetsiz bir kule yerine, sadece bir tane devasa 'kozmik kaplumbağa' üzerinde durduğunu dillendiren ve ana akım (ortodoksi) anlayış tarafından da 'heretik - sapkın - mürted - kâfir' olarak nitelenen çok cılız bir versiyonu da vardır). Bu arada, öküz de, dünya da, uzayın sonsuzluğu içerisinde kaybolup gitmişti. Dünyadaki hayatın bütünüyle yok olmasına neden olan ve 'Eski Dünya' ile 'Eski Zaman'ın Milâdi 6919 yılında sonunu getiren kozmik felâketin hakikatla mutabık ve gerçeklikle mütenasip hikâyesi işte budur, böyledir ve bundan ibarettir.'




Rakip anlatıların, 'birbirinin üzerinde duran sonsuz sayıda kozmik kaplumbağadan oluşan sonsuz uzunluktaki bir kuleden bahsetmek suretiyle, o niceliğe sonsuzluk nitelemesi atfettikten sonra; kaplumbağa kulesinin nihayetinde duran bir öküzü aynı argümanın parçası kılmanın; bir diğer deyişle, 'sonsuz olduğu ileri sürülen bir niceliği 'sonluluk'la bitiştirmenin, apaçık bir mantık, matematik ve felsefe çelişkisi olduğu'nu dile getirmeleri, bu teori karşısında seslendirilen en sağlam itirazi duruşlardandır. Öte yandan,'Büyük Yıkım Anlatısının Dünyanın Öküzlü - Kaplumbağalı Uzaysal Konumlanması Versiyonu'nu savunan 'Kadim Anlatıcılar'la, 'Yorumcular'ın, buna karşı (çoğunlukla) aldığı cevabi pozisyonun; Katolik Kilisesi'nin, mezkûr dini itikadın parçası olan 'Baba - Oğul - Kutsal Ruh' üçlüsü gibi dogmalarındaki 'fikri zâfiyetlere işaret edildiğinde takındığı tavırdan zerrece farklı olmaması, bunların inandırıcılıklarını aşındıran bir husustur. Dillendirilen güçlü ve fuleli ofansif ataklara karşı geliştirilen her iki defansif tavrın 'en küçük ortak paydası' ve 'en büyük ortak böleni'nin; 'iman yavrum, sadece iman et; o zaman göreceksin ki, ne çelişki kalmış, ne de  mantıksızlık!' olması, bunların kimi durumlarda, 'inandırıcılık aşınması'nı da aşan derecelerde güven krizlerine yol açmasıyla sonuçlanmaktadır.


'Galaktik - Pozitronik - Siantifik Meseller Koleksiyonu'nun 'tematik popülerlik sıralaması'nda, yukarıdaki meselin hemen ardında kendisine yer bulan ve hem halk indinde ve hem de bilimsel çevrelerde genel kabul gören ismiyle 'Büyük Yıkım Anlatısının Dünyanın Filli - Kaplumbağalı Uzaysal Konumlanması Versiyonu'; ilkinden sadece bazı detaylarda farklı gibi gözükür. Öte yandan, bu satırların da yazarının da arasında olduğu çok sayıda 'Yorumcu'yla, azımsanmayacak nispetteki 'Kadim Anlatıcılar', oldukça farklı kaynaklardan beslenen ve bu yüzden de, kozmosu değişik merceklerden kırılmış haliyle algılayanlara özgü bir fraksiyonlaşma (ayrışma - kırılma) olduğuna işaret ederek, bahse konu ikinci mesel versiyonunun hiç de yabana atılmaması gereken bir fenomena olduğunun altını çizerler. 


'Mufassal Ansiklopedik Kadim Anlatıcılar İlmi Malûmatnamesi'nin, aşağıda referans verilen maddesinde ayrıntılı olarak mercek altına alınan bu hususa, burada, sadece ana konturlarıyla yer verilecektir. 

İkinci mesel versiyonu, özetle, 'Dünyanın, tam bir küre olmayıp, Kuzey Yarım Küresi'ndeki karalar ve denizlerden ibaret olan bir yarım küre şeklinde olduğunu; yeryüzünün bir de Güney Yarım Küreye sahip olduğu sanısının tamamen bir yanılsamaya işaret etiğini; buna dair algı ve bilgilerin bütünüyle halusinasyon ve illüzyonlardan oluşan bir bulamacının mahsulü olduğunu' ileri sürer. 'Galaktik - Pozitronik - Siantifik Meseller Koleksiyonu'nun bu versiyonunu savunan bilim insanları, iddialarının devamında: 'Güney Yarım Küre'sindeki kara ve denizlerin de aslında Kuzey Yarım Küre'sinde olduklarını; tamamen aksi istikamette oluşan tarihsel ve aktüel algı, idrak ve kabullerin ise, henüz açıklığa kavuşturulamamış kompleks bir 'Kozmik Optik Yanılsama'nın eseri olduğunu; 'Büyük Yıkım Anlatısının Dünyanın Öküzlü - Kaplumbağalı Uzaysal Konumlanması Versiyonu'nun ileri sürdüğü üzere, yeryüzünün, sonsuz sayıda kozmik kaplumbağadan oluşan bir kulenin nihayetindeki bir öküzün boynuzlarının üzerinde değil; sadece biricik olan devasa bir kozmik kağlumbağanın sırtında duran 4 adet kozmik filin başlarının üzerinde konumlandığını' bu tezleri makbul bulanlarca muteber addedilen birçok delillerle de destekleyerek, binlerce yıldır bıkmadan usanmadan kamuoyuyla paylaşır dururlar.


Bunların, 'Galaktik - Pozitronik - Siantifik Meseller Koleksiyonunun Büyük Yıkım Anlatısının Dünyanın Öküzlü-Kaplumbağalı Uzaysal Konumlanması Versiyonu'nu savunanlardan bir önemli farkları da, üslûplarının oldukça alaycı, sarkastik, aşağılayıcı ve iğneleyici oluşudur. Öyle ki, 'Kadim Anlatıcılar'la 'Yorumcular'ın ciddi bir kesimi, fikren 'Büyük Yıkım Anlatısının Dünyanın filli - Kaplumbağalı Uzaysal Konumlanması Versiyonu'na yakın durmalarına karşın, sırf bu durum yüzünden, 'Dünyanın Öküzlü - Kaplumbağalı Uzaysal Konumlanması Versiyonu'nu desteklemektedir. 'Filli - Kaplumbağalı Versiyon'un, jargonunun, 'Öküzlü - Kaplumbağalı Versiyon'u eleştiriken kullandığı 'bütün bunlar tamamıyla treş; atmasyon tamamıyla bunların bütünü', ya da; 'yaaaa, demek öyle?!!!? Demek yerden göğe küp dizseler, en alttakin bir çekseler, seyreyle sen gümbürtüyü diyorsunuz, haaaa!?!' Demek sizin kozmolojiniz, astronominiz ve teorik fiziğinizin hakikat karşısında söyleyebildikleri, 'Bremen Mızıkacıları'nın üst üste dizilmelerini taklit etmekten başka bir şey değil, öyle mi?!?' şeklindeki ifadelerinin, gerçekten de ne ilmi mesuliyetlerle, ne akademik ağırlıkla, ne entellektüel derinlikle ve ne de alimlerde aranan o nezaket ve nezahet nosyonlarıyla zerrece ilgisinin olmadığı ortadadır. Sırf bu yüzden ağır eleştirilere muhatap olup, destekçi kaybetmelerini yadırgamamak lâzım doğrusu.


'Büyük Yıkım' hakkında daha uzman işi (teknik ve akademik) bir araştırma için, 'Mufassal Ansiklopedik Kadim Anlatıcılar İlmi Malûmatnamesi'nin (tamamlanarak, dijital ortamlardaki ve kitaplıklardaki yerini alan) 1,665.nci baskısının 5,555.nci cildinin 4044 - 5,099 sayfaları arasını kaplayan 1,056 sayfalık 'Büyük Yıkım: Bir Kozmik Katastrofun öncesi, sırası ve sonrasını teorik zeminde kuşatma teşebbüsü' başlıklı maddeye başvurulabilir. Özellikle de, bu maddenin 4,977 - 5,069 sayfalarında yer alan 93 sayfalık bibliyografyasının içerdiği 8,397 kaynak,'Büyük Yıkım'a dair olan paylaştığımız iki ana anlatının yanı sıra, bunların dışındaki yüzlerce diğer anlatıyla, onlarca farklı bakış açısından bunlara yapılmış binlerce  eleştiriyi kapsaması bakımından tam bir hazine mahiyetindedir.


devam edecek....





2 yorum:

  1. sn. Ziy'aavar Shen Kcan, ya da bu müstearı kullanan 'sn. X';
    yaptığınız bir şaka mı, yoksa, bana karşı kurulmuş bir komplunun parçası mısınız, bilemiyorum. belki de ben ciddi bir kişilik yarılması yaşamaktayım, bu da meçhul benim için (zaten, hangi şizofren 'ben şizofrenim!' der ki?!?).
    her durumda, bu yaşananların (sizin benim google hesabım üzerinden, dolayısıyla da kullanıcı adım ve profil resmimi de kullanarak, ismimi andıran bir isimle blog açmanız, 20,000 yıl öteden ve evrenin uzak bir köşesinden seslendiğinizi iddia etmeniz, bu iddiaları taşıyan metninizi ithaf ettikleriniz arasına annemin ismini de eklemeniz, blogumdaki kimi yazılarımı iktibas (intihal demeliydim aslında) etmeniz) sadece garip değil, aynı zamanda korkutucu olduğunun da bilmem farkında ve bilincinde misiniz?
    yaptıklarınızın kanunen suç olması meselesine ise hiç girmiyorum.
    bana en kısa zamanda dönüp, bütün bu olup bitenlerin arkasında yatanları paylaşmamanız durumunda, kanuni yollara başvurarak menfaatlerimi koruyacağımı bilmenizi isterim.
    evet, sizden acil ve doyurucu ve tabii ki de, samimi cevaplar bekliyorum.
    sanırım, bütün bu yaptıklarınızdan dolayı yaşadıklarım, bu talebime, yeterince meşruiyet kazandırmıştır diye düşünmekteyim.
    sn. Ziy'aavar Shen Kcan, avukatımın da bu meselenin takipçisi olduğunu ekleyerek bitirmiş olayım bu uyarıcı mektubumu,
    umarım atacağınız müteakip adımlarda akıl, meşruiyet, vicdan ve sağduyu galebe çalar.
    umarım....

    YanıtlaSil
  2. asabım allak bullak olduğundan, yukarıdaki mesajda 'sehven' bir hata yaptım.
    bu blog, bana ait olan yazıları, kaynak göstererek ve tam metin halinde yayınlandığından, buna intihal demek mümkün değil tabii.
    yaşadığım stres yüzünden yaptığım bu hatadan dolayı, (hadi, kibarlık, insanlık, efendilik yine bende kalsın!) sn. Ziy'aavar Shen Kcan'dan ve okurlarından özür dilerim.
    öte yandan, yukarıdaki mesajımın içerdiği diğer hususların arkasında olduğuma kuvvetlice vurgu yapmayı zorunlu bir görev addediyor ve ilk mesajımda talep ettiğim şeylerin derhal ve ivedilikle tahakkuk ettirilmesinin zaman geçirilmeden yerine getirilmesini istiyorum.
    nokta.

    YanıtlaSil